HANSEL VE GRATEL

HANSEL VE GRATEL

HANSEL VE GRATEL

Haftalardır masallar üzerine yazıyorum. Çünkü çocukların dinledikleri  masalları çok önemsiyorum. Masumluğun sembolü olan çocuklarımıza okuduğumuz masallar ne kadar masum? 
Hansel ile Gretel’e bakalım bu hafta. 
Bir babanın çocuklarını karısının sözünü dinleyerek vurgulanan masalda ormanın derinliklerinde ölüme terk edişi ile  hikaye başlıyor. Üvey annenin ısrarına dayanamayan babanın çaresizliği de normalleştirilen masalda çocuklara hayatta en çok güvenmeleri gereken kişi ebeveynleriyken bakım alma süreçlerinde farkında olmadan verilen mesajlar ; Aman dikkatli ol babana bile güvenme ve üvey anneler kötüdür. Ve evdeyken üvey annenin çocuklara yaptığını ormanda kaybolduklarında cadı yapar. Ebeveynler  güvenliği sağlayan iki temel kavram iken, üvey anne tehlikeli, güvensiz bir durumdur. Ancak  üvey anne ile her şeyi tek tek birlikte yapan baba olmasına rağmen , öz olduğu için çocuklar babalarını sorgulamadan affederler. 

Ve masal ilerledikçe Gretel, çocuk yaşta, planlayıp tasarlayarak  cinayet  işliyor ve bu cinayet  masumlaştırmak isterken  çocukları, psikolojik  açıdan çok riskli yerlere götürebileceği hiç düşünülmemiş. Kötülüğün tek cezası vardır öldürmek… Masalda cadı öldükten sonra da hak edttiklerini düşündükleri  için eve girerek hırsızlık yapıyorlar. Dikkatlice bile değil şöyle üstün körü bile okursanız masalı ihanet, cinayet, hırsızlık gibi kavramların çocukların kulağına normalleştirilerek fısıldandığını anlayabilirsiniz. Süzgeçten geçirilmeden okunan bu ve bu tarz masalların bilinçaltına işlenerek çocukların özgüven eksikliği, içe dönüklük, kaygı bozukluğu ya da saldırgan davranışlar göstermelerinde etkisi olabilmektedir.
Çocukken hayran olduğumuz bu masalları dinlerken bu  dünyanın gerçek olmadığını  bilsek de belki  bir parçası olmak veya  en sevdiğimiz karakterler gibi olmak istedik. Bugün yetişkin  olarak bu masalları okuduğumuzdaysa masalların bir yanıyla hiç de masum olmadığını aksine acımasız  olduğunu fark etmek beni her zaman derinden etkilemiştir.  Çocuk masalları yazanların hitap edecekleri yaş grubu özelliklerine dikkat etmeleri, bir uzman desteği ile de okuyucuya sunmaları gerektiğini yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim.
Yetişkin hayatımızda karşılaştığımız her haksızlıkta, her ihanette veya acı verici bir tecrübede öfke ile saldırma alışkanlıklarımızı  gözden geçirecek olursak belki de küçükken bize okunan masalların etkisi yok diyebilir miyiz? Çocukların hayal dünyalarını destekleyen, sevginin, korumanın ve korunmanın değerini hissettiren, paylaşmanın ve adaletin olduğu masallar dünyası ile belki de daha yaşanabilir bir dünya için  belki de o yaşlarda anlamalarını sağlayabiliriz…Ne dersiniz ?