NEVROTİK GURUR

NEVROTİK GURUR

NEVROTİK GURUR
  • Pınar EZGİN
  • 18 Nisan 2024
  • 159

Nevrotik Gurur

Nevrotik Gurur kavramını tanımlamadan önce gelin Karen Horney’in nevroza bakış açısına bir göz atalım. Nevroz, korku durumları ve bu durumlara ilişkin oluşturulan savunma mekanizmalarının kişinin kendi eğilimleri ile çatışması ve çözüm bulamaması olarak tanımlar. Ayrıca hayatın ilk dönemleri ve kültür tarafından büyük ölçüde etkilendiği söylenebilir. Horney’in Nevroz kuramında en çok öneme sahip olan şey dış dünyadır. Dış dünyayı, aile ve sosyokültürel yapı oluşturmaktadır. Bireylerin davranışları da çevresiyle kurduğu irtibat sonucunda öğrenilmekte ve kemikleşmektedir. Zamanla bu öğrenilmiş davranışlar, benlik ve ilişki örüntüsüne evrilebilmektedir.

Horney’e göre çocukluk çağında sevgi ve şefkat yönünden doyum sağlayamayan çocuklar, ebeveynlerine karşı temel düşmanlık duyguları hissetmektedir. Bu duygunun bastırılması ile temel kaygı ortaya çıkar. Horney, temel kaygıyı “potansiyel olarak düşmanca olduğu düşünülen bir dünyada hissedilen yalnızlık ve çaresizlik duyguları” olarak adlandırmaktadır. Kişi kendini saldırgan bir dünyada tehlikede hissetmektedir.

Nevrotik insan idealleştirilmiş benlik imgesi yönündeki onca uğraşısına rağmen özgüven ve özsaygı hissedemez. Kolayca incinir ve sürekli onay arar; kendini idealleştirdiği imge olarak gören kişi, bunun diğerleri tarafından da sürekli olarak onaylanmasını ister. Nevrotik gurur, idealleştirilen benlik imgesiyle özdeşleştirilen irrasyonel gururdur. Gerçekçi benlik saygısından ve sağlıklı gururdan farklıdır.

Horney, nevrotik kişilerin idealize edilmiş benlik imgesine ulaşma çabasının gurur sistemi olarak adlandırdığı bir olguyu ortaya çıkardığını savunur. Horney’e göre nevrotikler mükemmel olmak için gösterdikleri tüm çabaya rağmen ihtiyaç duydukları özgüven ve haysiyeti elde edemezler. Kendilerini tanrısal bir varlık olarak hayal etmelerine karşın, sıradan bir kişinin özgüveninden bile yoksun olarak yaşarlar. Yüksek konumlara erişebilseler de bu durum onlara içsel bir güven sağlamaz. Kendisinin istenmeyen bir kişi olarak görüldüğüne inanır ve kolayca incinir. Değerli olduğunu hissettirecek dışarıdan gelecek teyitlere ihtiyaç duyarlar. Bu destekler geldiği sürece kendisini önemli ve güçlü hissederler ancak söz konusu destek kesildiğinde, başarısızlık yaşadığında ya da kendisiyle baş başa kaldığında çöküntü içerisine girerler. Gerçek özgüven, gerçekçi niteliklere ve başarılara dayanır. Genellikle sessiz bir itibarla ifade edilir. Öte yandan nevrotik gurur, idealize edilmiş bir benlik imajına dayanır ve genellikle kişinin kendisinin yüceltilmiş bir görünümünü korumak ve desteklemek için yüksek sesle ilan edilir. Nevrotik gurur; sağlıklı gurur veya özgüvenden niteliksel olarak farklıdır. Buna göre, idealize edilmiş benlik imgesiyle özdeşleşen görkem arayışındaki kişinin sahip olduğunu düşündüğü kişisel özelliklerine bağladığı abartılı ve irrasyonel gururdur. Horney nevrotik gururu, görkem arayışı ile başlayan sürecin mantıksal bir sonucu ve bu arayışın doruk noktası olarak değerlendirir.

“Bütün mükemmelliklerine rağmen" diğerlerinin gözünde bir türlü özgüven ve haysiyet elde edemeyen kişilerin, oluşturdukları görünür egolarının şişmesi sonucunda geliştirdikleri savunma mekanizmasıdır. Bu kişiler kendiyle ilgili oluşturduğu görkeme dayalı bir gurur sistemi geliştirirler; kişi bilhassa

saygınlıkla ilgili özelliklere değer verir. Gururu ideal benliğine yöneliktir, gerçek benliğinden gurur duymaz. Gururludur, çünkü kendince o asla yenilmez, her şeye hakkı olan kişidir. Gururu o kadar vazgeçilmezdir ki, eksikliklerini bile gurur duyabileceği erdemlere dönüştürür (haklarını savunamayan bir nevrotik kendini bir aziz gibi bencillikten uzak biri olarak tanımlar). Günlük hayatta bu insanların karşımıza çıkma şekli çok gariptir ve sezgisel olarak bile anlaşılabilir: kişinin yaşantısındaki her şey, nasılsa kendi gururuna hizmet eder. Kendi hatalarından kaynaklı olan büyük yaşamsal sorunları bile mağduriyet çerçevesinde gurur ateşini besler. Her ne derseniz deyin, "gururludurlar" ve saygı duyulma ihtiyacı hayatlarının her anına nüfuz etmiştir.