- Pınar EZGİN
- 11 Mart 2024
- 33
TUTKULU AŞK ya da AŞK TUTKUSU
Aşık olan bireylerin yaşadıkları duygu kendilerine has olsa da bu satırlar yalnızca belirli bir aşk deneyimini ifade ediyor: Tutkulu, saplantılı, bireyi tamamen etkisi altına alan, büyülenmiş bir zihin durumunda bahsedilmektedir.
Bu deneyim, normal şartlar altında muhteşem bir deneyim olsa da tutkunun zevkten çok sıkıntıya yol açtığı durumlar vardır. Bazen aşkın yaşanmasını engelleyen durumlarla karşılaşırız. Örneğin taraflardan biri ya da ikisi de evli olduğunda ve evliliklerini bırakmak istemediklerinde. Bazen aşk tek taraflı olabilir, kişi aşık olur ama karşısındaki ilişkiden kaçar veya yalnızca cinsel ilişki ister. Bazen de aşık olunan kişi öğretmen, terapist, arkadaşın eşi gibi konumlardadır ki elde etmek ahlaki olarak olası değildir. Genellikle kişi aşkla o kadar çevrelenmiştir ki, zamanının büyük bölümünü sevdiğini kısa bir an için bile olsa görmeye adar kendini. Bu arada başka her şeyi “işini, arkadaşlarını, ailesini” ihmal eder. Evlilik dışı ilişkiye giren bir aşık eşinden uzaklaşabilir, sırrını gizlemek için yakınlık kurmaktan kaçabilir, çift terapisini reddedebilir, suçluluk duygusunu azaltmak ve ilişkisini haklı göstermek için evlilik ilişkisini bilerek kötü göstermeye çalışabilir.
Koşullar ne kadar değişirse değişsin deneyim aynıdır, aşık kişi sevdiğini mükemmel olarak görür, onu saplantı haline getirir, hayatının geri kalanını onun varlığının tadını çıkararak geçirmekten başka bir şey istemez.
Aşık kişileri dinlerken, yaşadıkları deneyimin harika olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir. İnsanı kendinden geçiren, cennetteymiş gibi mutluluk veren bir duygudur bu. Yalnız “ben”in büyülenmiş “biz”e dönüşmesi kişinin hayatının en büyük deneyimidir.
Aşk konusunda tek bir gerçek varsa o da kalıcı olmadığıdır, her zaman sona erer. Çünkü her duygu gün gelir tükenir, sonsuza kadar sürmez. Kısa zamanda silinip yok olması özellikle tutkulu aşkın doğasının bir parçasıdır.
İlişki Terapisinde aşık olunan kişi yerine aşık olma durumuna odaklanırız. Bu kadar zorlayıcı olarak yaşanan deneyim, aşık olma durumudur, aşık olunan kişi değil. İlişki terapisi için başvuran kişiler bu her ne kadar yüzleşmekten kaçınsalar da aslında bu deneyimin sonsuza dek sürmeyeceğini hissederler. Bu yüzden uzun soluklu bir bakış açısı oluşturmaya ve geçici olma olasılığı yüksek olan duygulara dayanarak geri dönüşü olmayan kararları tartışırız. Bu aşkın diğerlerinden farklı olan kısımları nelerdir? Belki de saygı duymadıkları ya da kendilerine kötü davranan birine tutulmuş olabilirler. Ne yazık ki aşkları kendilerine iyi davranılmamasıyla artan bazı kişiler vardır.
Ayrılıp kendi yoluna gitme kararı verildikten sonra her zaman tutarlı olmayabilir. Gerilemeler meydana gelebilir. Gerilemeye en çok sevilen kişi ile yeniden karşılaşma neden olur. Örneğin bu aşktan kurtulduklarında ve eski aşıkla içten bir konuşmanın ya da bir kahve içmenin, belki de bir öğlen yemeği yemenin işleri açığa kavuşturmaya, neyin ters gittiğini anlamaya ya da olgun bir insan gibi veda etmelerine yardımcı olacağını düşünürler. Bunlar gerçekleşmesi çok zayıf olasılıklardır. Genellikle bireyin iyileşmesi geriler tıpkı tedavi olan alkoliklerin yıllar sonra bir kadeh içmesiyle ile bıraktıkları noktaya geri dönmesi gibi.
Bu durum zayıf irade ile ilgili değildir. Kişiye çok derin noktalardan dokunan bir şey vardır. Bu saplantının bireyin içsel hayatında oynadığı rolü anlamaya çalışırız. Acaba aşk saplantısı bir oyalayıcı olarak mı iş görmektedir ve bireyin daha acı veren düşüncelere yönelmesine engel mi olmaktadır. Ve terapide şu noktaya geliriz; Eğer...’yı saplantı haline getirmeseydin ne düşünüyor olurdun?
Kaynak: Erich Fromm Sevme Sanatı
Irvin Yalom Bağışlanan Terapi